MIRRA Kahvesi
Kahve Gazetesi yazarlarımızdan Acar ŞENSOY'un Urfa gezi notlarına atıfla MIRRA KAHVESİ...
Söz kendisinde!
Arkadaşlarımla kapsamlı bir Urfa gezisindeyiz. Gün boyu Harran, Göbeklitepe ve Urfa merkezde geçen yoğun gezi programını günün ilerleyen saatlerinde Şanlıurfa’nın çarşılarında devam ettiriyoruz.
Daracık tünellerden oluşan çarşılar, kenarlarda bin bir renk ve kokuda baharatlar ve bin bir çeşit bakır eşyalar... Biraz yorgun adımlarla geçtiğimiz bu daracık ve birçok yöne kıvrılan tüneller sonunda bir avluya açılıyor.
Avlu bizi büyük bir kalabalık ve hoş, keskin kahve kokusuyla karşılıyor. Bu kahve Mırra kahvesi ve belki de bölgenin geleneklerini, değerlerini içeren yoğun simgeler taşımasıyla bir kahveden çok ötesi.
Avlunun ortasında daire şeklini almış bir kalabalık, yanyana oturan ve sohbet eden insanlar...
(Fotoğraf: Mardin'den 'En iyi Mırra Fotoğrafı' olarak seçildi. )
Bir kişi daireyi dolanıp elindeki ibrikle herkese kahve servisi yapıyor. Merakla gruba yaklaşıyoruz ve bize birer iskemle veriyorlar aralarına kahve içmek üzere onlara katılıyoruz. Kahve küçücük fincanlara doldurulurken biraz hayal kırıklığına uğruyoruz. Nitekim kahve, fincanın dibini kapatacak şekilde en fazla yarısına kadar dolduruluyor.
Mırra, kökeni Ortadoğu’ya ve Arap kültürüne dayanan bir kahve. Arap kültürünün etkin olduğu Şanlıurfa ve Mardin illerimizde tüketiliyor. Kahvenin en çok tüketildiği bölgeler ise Harran ve Akçakale. Bu kahve, yoğun ve acı bir tada sahip. İlginçtir ki mırra isminin kökeninin Arapça acı anlamına gelem mur kelimesine dayandığı söyleniyor. Kahveye aromasını sonradan eklenen kakule bitkisi veriyor, ve damakta uzun bir süre tat bırakıyor.
Bölgede gezimizde duyduklarımıza göre Güneydoğu Anadolu kültüründe yaşlıların ve büyüklerin ayrı bir önemi var, onlara saygı gösteriliyor, dolayısıyla bu saygının bir göstergesi olarak kahve servisini yapan kişi kahveyi yaşlılardan gençlere doğru bir sıra içinde servis etmeye özen gösteriyor. Mırra Türk kahvesinin servis edildiği fincanların aksine mekkavi denen minik ve kulpsuz fincanlarda servis ediliyor. Servis eden kişiye ise gehavci deniyor. Gehavciyi izliyoruz, sol elinde kulpsuz fincanlar, sağ elinde imbik, belinde ise bir bez bulunuyor.
Yanımdaki kişiye eğilerek ve biraz da gülerek..'Bu kahvenin de 40 yıllık hatırı var mıdır?' diye soruyorum. Urfalı rehberimiz de gülüyor bu duruma..Bu kahvenin yapımının gerçekten sabır, emek ve zaman gerektiren bir iş olduğunu söylüyor. Özellikle de Harran gibi daha kırsal bölgelerde mırranın daha geleneksel ve uzun yöntemlerle yapıldığını ilave ediyor. Kavrulan çekirdeğin dibek ismi verilen havanda dövülerek Türk kahvesine kıyasla daha kalın çekilmiş bir toz haline getirilmesi ve birkaç saat kaynatılması, pişirilen kahvenin sık sık karıştırılması, kaynadıkça biriken köpük telve ve tortunun ayrıştırılması gerekiyor. Daha sonra aşamada, soğutulan kahve tülbent ile süzülerek posasından ayrılıyor. Bu soğutma aşamasından sonra kahvenin yoğun ve pekmezimsi bir kıvama gelene kadar köz ateşinde yavaş yavaş tekrar kaynatılması ve en son tortu kalmayınca kakule eklenmesi de işin 'püf noktası'!
Urfalı arkadaşımız mırranın bu yönüyle 40 yıldan çok daha fazla hatırı hakkettiğini söylüyor bana. Urfa merkezde de benzer bir yöntem izlenmesine karşın kaynatma ve karıştırma daha kısa tutulabiliyor. Harran’da kahve daha uzun kaynatıldığı için Şanlıurfa’da pişirilen mırra kahvelerine göre daha acı bir tada sahip. Bir yerde aslında tüm ayrıştırmalardan sonra kahvenin özünün içildiği de söylenebilir
Anlatılan kurallara göre herkesin en fazla iki defa kahve içme hakkı var ve fazlasını istemek görgüsüzlük olarak addediliyor. İkinci kahveyi içmek istemeyen kişinin ise bunu servis edene sembolik bir şeklide ifade etmesi bekleniyor. Bu kişinin fincanın üzerine işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağını kapatarak fincanı iade etmesi gerekiyor. Genellikle bir fincandan birçok kişi kahve içmiş oluyor. Bütün bu yaşananlar aslında bana birçok insanın oluşturduğu bu daire içinde kahve bahanesiyle bir birlik ve kardeşlik havasının yaratıldığı hissini veriyor.
Kahve ile sohbetler birbirine karışıyor. Şanlıurfa dışından turist olarak geldiğini tahmin ettiğim bir kişi kahvesini bitirdikten sonra önündeki masaya koymaya kalkıyor ve hemen yanındakiler tarafından uyarılıyor...
Mırra Güneydoğu’da sosyal yaşamın alışkanlık ve geleneklerine sıkı sıkıya kenetlenmiş bir kahve. Bölgede Mırra için konan bir başka isim ise ‘Ağalar kahvesi’. Nitekim bir ağa kendi köyünden bir başka köye gittiği zaman kendisine Mırra kahvesi ikram ediliyor. Bölgede misafir etme geleneği çok önemli ve misafirin kaldığı süre boyunca közde kahve sürekli gün boyu pişiyor ve ikram ediliyor. Misafire duyulan saygının bir göstergesi de misafir eden ağanın zahmetli mırra kahvesini bizzat kendi ellerinle döverek ve pişirerek hazırlaması.
Genellikle Şanlıurfa’da kırsal kesimde varlıklı kişiler, misafirleri için evlerinin yakınında birkaç bölümden oluşan bir şark odası oluşturuyorlar. Bu odalarda mırra kahvesi maraba adı verilen hizmetçiler tarafından servis ediliyor.
(Fotoğraf: Mardin'den Mırra satan bir amca... 'En iyi fotoğraflardan sevilen bir kare olarak paylaşıldı.)
Mırra aynı zamanda bu odalarda aşiretler arasında yapılan toplantılara eşlik ediyor. Mırra içimi ile ilgili kurallar bu ortamlarda da geçerli. Mırra yere bırakılınca maraba kahveyi içen kişiye bunu neden yaptığını soruyor ve ceza keseceğini söylüyor. Ancak Urfalı arkadaşın bana anlattığına göre bazen marabalara, evlenen kişilere ya da marabalara onların gururunu incitmeden böyle bir vesile ile yardım etmek için fincan yere bile bile bırakılıyor.
Bölgede törelere göre misafir etme geleneği 3 gün sürüyor. Ancak Urfalılar misafirlerine çok önem veriyorlar ve onlara misafir etme süresinin bittiğini söyleyemiyorlar. Misafire bu mesajı daha çok bir kahve yaparak vermeyi tercih ediyorlar. Misafirin kalkıp gideceği bu sırada ikram edilen kahveye ‘uğurlama kahvesi ‘adı veriliyor ve misafirlerde bu kahveyi içtikten sonra darılıp gücenmeden ayrılıyorlar.
Mırra ayrıca düğünlerde, taziyelerde, bayramlarda dini nikah törenlerinde de servis ediliyor. Hatta taziyelerde mırranın bir başka sembolik anlamı da acının kahve acısıyla paylaşılması...
Bu arada gruptaki Urfalı arkadaşlar bana mırranın sağlığa faydaları konusunda da bilgi veriyorlar. Mırranın karaciğere, kalbe, yüksek konsantrasyona ve selülite de iyi geldiğini söylüyorlar. Yeter ki aşırıya kaçmadan tüketilsin.
Mırra aynı zamanda Urfa’nın halk edebiyatına da girmiş bir kahvedir. Mırra atasözlerine, manilere, türkülere ilham vermiştir. Bir örnek olarak Sabri Kürkçüoğlu’nun mırra ile ilgili manisi şöyledir:
'Oda hayattır cana Sohbet esas adama Kahve ocakta ağlar “Mırra” doldur fincana
Kerpiç oda serince Keçeleri serince Keyfim çardağa çıkar Mırralar içilince'
Yazan: ACAR ŞENSOY, 2021
Fotoğraflar: Mehmet BİLGİCİ
‘Ankaralı Gezgiler’in 'Bir Dünya Lezzet’ adlı kitaplarındaki Gezi Notundan bir kesittir.
Yazar izni olmaksızın kopyalanamaz.
Comments