Kahve ve Edebiyat – 2
Kahve ve edebiyatı buluştururken Rusya’ya uğramamak olmaz.
Kahveden ziyade votkasıyla ünlenmiş olsa da 19.yy başlarında Pera’ya gelerek bölgenin ilk kafelerini (Кафе) açan Beyaz Ruslar’dır.
Ruslar sohbet etmeyi çok severler, muhabbetlerinin eşlikçisi çoğunlukla votka olsa da kafeler onların yaşamlarında fazlasıyla yer tutar. Çay veya kahve eşliğinde kendi özel hamur işlerini yemek vazgeçilmezleridir. Ve şimdi; Petro’nun kenti Saint Petersburg’dayız. Yüzyılların en büyük devriminin ayak izlerini ve dramını asfaltının altında taşıyan zamanın Paris’i, Petersburg şehri…Dostoyevski’nin bu şehri, “Dünya’nın en yapay şehri” olarak tasvir etmesinin sebebi; Petro’nun kanlı “Ekim Devrimi’ni” unutturarak şehri yeniden inşa etmesindendir. Puşkin de farklı düşünmez…Rus edebiyatçılarının hemen hepsi Çarlık Rusya’sına karşı durmuşlardır. Onlar yazılarında, bu baskının yaralı gözyaşlarına, yıpranmışlıklarına; ezilmişliğe ve kahırlara odaklanır. Bu acıların en büyük tanığı olan Neva nehrini iki uçtan birleştiren Dvortsovi köprüsüdür; meşhur kafelerin olduğu Nevski (caddesine) açılır ki edebiyatçıların ilhamı olmuştur.
Dostoyevski’nin ünlü romanı “Suç ve Ceza”’nın baş kahramanı Raskolnikov, geceleri tek başına hep bu köprüde yürür, Neva’nın gamlı sularına bakar ve kendi karanlığıyla hep burada yüzleşir. İşleyeceği cinayete günahlar ve erdemler köprüsünün parmaklıklarından suya bakarken karar verir. Zalim Petro’nun yaptıklarını düşünür. (“Temmuz ayının başlarında son derece sıcak bir akşam, S. Place’de kaldığı çatı katından çıkan genç bir adam, sanki tereddütlü gibi yavaşça K.
(Kokushkinov) köprüsüne doğru yürüdü,”)
Mikhail Lermontov’un bitmemiş romanı Shtoss’un ana karakteri sanatçı Lugin ise Kokushkinov (Dvortsovi) Köprüsü yakınlarındaki Shtoss Evi’ni arar. N. Gogol, o evde bir oda kiralar ve evin üzerindeki plaket anısına “Dikanka Yakınlarındaki Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları” adlı öyküsünü burada yazar.
Köprüden bu kadar bahsetmemin sebebi; köprünün, kafeler, kütüphaneler ve edebi-sanat müzelerinin bulunduğu meşhur Nevski caddesiyle entelektüellerin ayak izlerini taşıyor olmasıdır…
Köprüden geçerken Aleksandr Puşkin’in düelloya gitmeden önce uğradığı kafe olan Literaturnoye (Literary Kafe) ise 1812 yılına aittir. Binanın, dekoru maalesef korunamamış olsa da Ortodoks Rusya’nın hem folklorik hem de kültürel yansımasını barındırır. Kimine göre kasvet duygusu uyandıran mekânda batının kendine has kahve dükkanlarının ahşap kokusu bulunmuyor... Koyu vişne rengi duvarın dibindeki masada, ölümle sonuçlanacak düellonun mensupları George D’antés ve Puşkin’in oturduğunu düşünmek bile insanı üzüyor.
Özetle; Petersburg kafelerinde hüzün var. Koyu vişne renkle örtüşen hüzünlü hava karizmatik bir ahşap ve kitap kokusu yerine Sovyet’e has küf kokusunu beraberinde getiriyor.
1834’de Puşkin’in, düelloda yaşamını yitirmesinden sonra burada, öncelikle kendisinin şiirlerinin okunduğu “şiir günleri” düzenlenir. Şairin büstü de halen kafede muhafaza edilmektedir.
Bir başka hüzün de müzisyen Pyotr Tchaikovskiy’in, koleradan hayatını kaybettiği akşamın gündüz saatlerinde kafeye uğramasıdır. Kendisi gibi müzisyen olan Feodor Chaliapin ile sık sık burada buluşurlarmış. Kafe, 1858-2001 yılları arasında seçkin bir kitapçı olarak faaliyet de göstermiş, 1978 yılında yenilenen bina, artık Literaturnoye (Edebi Kafe) ismiyle açılmış ve gerçekten de 18.yy sonları Rusya’sının dramatik aristokrasinin ihtişamını barındıran ve girdiğinizde bir slav sanat parodisini duyacağınız bir mekân havasındadır. Ama yine de Moskova’daki Puşkin Kafe ile boy ölçüşemez…
Literaturnoye Kafe’nin diğer ziyaretçileri arasında Lermontov, T.Shevchenko ve tabii ki Fyodor Dostoyevski yer alır. Dostoyevski’nin ezilen kadınlara olan şefkatini ve ihtimamını bütünüyle yansıttığı ve Varvara Alekseyava (Varenka)’ya yazılan mektuplardan oluşan ilk romanı “İnsancıklar”’daki, büyük ihtimalle de kendisi olan baş kahramanın yazdığı mektupların bazılarını burada yazdığı söyleniyor …
Ayrıca koyu sosyalist Mikhail Petrashevsy ile de genellikle bu mekânda buluşurlarmış. İçerideki dev ayıyı görüp şaşırmayın; Rusya’nın, Kuzey ormanlarının en güçlüsü olduğuna vurgu yapan bir ulus sembolüdür.
Kahveye ve edebiyata sevgiyle..
Yazan: Elif ARSLAN ( arslanelfe@gmail.com)
www.kahvegazetesi.com by Dr.Başak TOLGA
İzinsiz kopyalanamaz.
Opmerkingen